19 Mayıs 2008 Pazartesi

KUTLAMA VE MANIFESTO

Tüm okuyucularımı saygıyla selamlıyor ve dünyada emperyalist güçlere karşı gerçekleştirilmiş ilk ulusal kurtuluş mücadelesi olan "Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı" için bir milat kabul edilen bu on dokuz mayis gününü içtenlikle kutluyorum. Mutlu bayramlar dilerim.
Son dönemde, tıpkı sizler gibi, biz yurt dışında eğitim hayatına devam etmekte olan Kemalistler de, ülkemizdeki gidişatı dikkatle takip etmekteyiz. Ülkemizin içerisinde bulunduğu şartlardan ve bu şartların yarattığı toplumsal ikilikten duyduğumuz tedirginlikleri, tıpkı Mustafa Kemal'in, bizlere bursa söylevinde vasiyet ettiği gibi, dile getirmekten çekinmeden, Cumhuriyet'in yılmaz bekçileri olarak dimdik ayakta durduğumuzu, bir takım odaklara göstermeyi görev bildik. Manifesto niteliğinde olan bu yazıyı, sabır eyleyip sonuna dek okursanız, inancımız odur ki, hem kendiniz, hem de ülkeniz için iyi bir şey yapmayı tercih etmiş olursunuz ve bununla birlikte, Kemalist bir Türk Genci olarak siz de en azından bizler gibi, tepkinizi dile getirmek adına yüreklenirsiniz.
Dilerseniz son bir kaç dönemde karşılaşılan olaylar hakkındaki görüşlerimizi dile getirmekle başlayalım;Cumhurbaşkanlığı seçimi ile Türkiye, önemli bir dönemeçten geçmiş ve "Dinsel Gericilik" ve "Laiklik" arasındaki bu ayağını yazık ki kaybetmiştir. Yüzde kırk yedi gibi ezici bir oy oranıyla başa gelmiş bulunan ve değiştiğini iddia eden parti mensupları, milletvekilleri ve bakanlardan kurulu siyasi parti, elindeki gücü kullanarak ve bu gücün dayanağını halktan aldığını iddia ederek (ki aldıkları oy oranına bakıldığında, görsel olarak haksız da sayılmazlar) gönüllerince anayasayı değiştirme aymazlığına düşmüşler ve bu ülkenin en temel hukuk yazını olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı baştan sona değiştirerek bazı temel hukuki değer yargılarını sarsmışlardır. Ellerinde bulundurdukları güç ile, bu değişiklikleri yapma yetkisine sahip olsalar da, bu siyasi parti, yapmaya çalıştıkları kimi değişikliklerin, toplumsal ikiliklere sebep olacağını göremeyecek kadar basiretsiz olduğu gibi, toplumda türban meselesi, din okullarının üniversite yerleştirme sınavlarında katsayılarının yeniden düzenlenmesi, alt kimlik-üst kimlik gibi ülkemizde gerçekten kritik olan kimi konuları, tartışılmaması gereken platformlarda yani alenen, alelade basın yayın organlarının önünde, şovenist, populist ve teşbihte kusur olmaz, sokak ağzıyla tartışmışlardır.Enflasyonun düştüğü iddia edilmiştir ancak bu konudan biraz olsun anlayan sıradan bir vatandaş bile, enflasyonun, ödemeler dengesindeki cari işlemler dengesi kalemiyle kontrol altında tutulmaya çalışıldığını ve olası bir iktisadi şokta, sıcak para tabir edilen paranın yeniden yurt dışına kaçması ile, Türkiye'yi çok büyük tehlikelerin beklediğini öngörebilecek durumdadır. Fakat bu gerçek, sürekli ört bas edilmektedir. Son dönemde durumun farkında olan çok saygın bilim adamlarımızın bas bas bağırmasına karşı herhangi bir sonuç alınamamasının sebebi de bu ört bas politikalarıdır.
Bunlara ek olarak, mülkiye, adliye ve harbiye unsurları arasında ciddi sorunlar olduğu her gün basın yayın kuruluşlarınca haber olarak kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. En son örnek olarak, üst düzey bir adliye mensubunun, bu söz konusu siyasi partinin Laiklik ilkesine karşı görtermiş olduğu tutum ve davranışlarından dolayı muhatap olduğu kapatma davasının açıklanmasından hemen sonra, iki aydır, içişleri bakanının tabiri ile "tesadüfi" olarak, emniyet mensuplarınca izlenmesi gösterilebilir.
Bununla birlikte, askeri kanat ve siyasi kanat arasındaki iletişim sorununu, geçtiğimiz yıl, sınır ötesi operasyon ve yetki tartışmasında da açıkça görmüş olmamız, bunu tüm ulusumuzun görmüş olması, düşüncelerimizi doğrular niteliktedir.
Tüm bu yaşananlar ışığında, aşağıda saydıklarımızın en kısa sürede gerçekleştirilmesini elzem bulmakta ve bu konuda bizlerle birlikte çalışacak yol arkadaşları aramaktayız.

1) Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik bir hukuk devletidir. Bu kavramların halka, en alt sosyo-ekonomik tabakadan en üst sosyo-ekonomik tabakaya kadar, ayrım yapılmaksızın anlatılması şarttır.

2) Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın tarihinin yani Türk Devrim Tarihi'nin, sözü edilen insanlara, yani bizim insanlarımıza tarafsız bir şekilde anlatılması şarttır.

3) Laikliğin tam anlamıyla ne olduğunun, insanların laik olamayacağının ve ancak devletlerin laik olabileceğinin, söz konusu gruplara anlatılması şarttır.

4) Türkiye Cumhuriyeti'nin genç neslinin, söz konusu adımların hepsinde aktif rol oynaması, bizim, çocuklarımızın ve gelecek nesillerimizin güvenliği ve refahı için bir zorunluluktur.

5) Bu bilgi alış-verişlerinin, tamamıyla yasal ve güçlü hukuki alt yapısı olan bir platformda, siyasi etkilerden ve egolardan arındırılmış bir organizasyon içerisinde yapılması bir zorunluluktur. Bu organizasyona, bugün artık elitist bir yaklaşımı benimsemiş kimi dernekler örnek gösterilebilir ancak oluşturulması gereken yeni organizasyonun, yukarıda da bahsedildiği gibi, taban-tavan ayrımı yapmaksızın herkese ulaşmasını sağlayabilecek bir bilgi ağının oluşturulması şarttır. Bu nedenle, üstlendiği misyon, diğer dernekler gibi olmasına karşın, ulaştığı kitle bakımından daha etkili olmalıdır.

6) Bu organizasyonun yurt dışı bağlantılarının da olması, Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin, seminerlerle, toplantılar ve gerekirse basın açıklamaları ile yurt dışında anlatılabilmesi açısından önemlidir.

Bu görüşler, ortak görüşlerdir. Daha fazla bilgi almak için lutfen iletişim kurunuz.
Saygıyla selamlıyorum.
Emre OZTURK

Hiç yorum yok: